Çevresel ve sosyal sorunların iş yapma şeklimizden tüketici davranışlarına kadar herşeyi değiştirdiği yeni bir dünya düzenine giriyoruz. Toplumsal ve ekonomik sürdürülebilirliğin anahtarı olan sistem değişikliğinin ‘’Anlam Odaklı Liderlik’’ ile mümkün olacağı uzun zamandır konuşuluyor. Covid 19 sayesinde artık kurumlar bazında başarılı ve başarısız yönetim şekilleri ve liderlerin icraatları daha da fazla göz önünde olacak.
İş dünyasının liderlik ekseninde, uzun zamandır konuşulan sistem değişikliği ihtiyacının merkezinde yer alan İnsan’ın dönüşümü var. Endustri 4.0 ve Toplum 5.0 gibi kavramlar hayatımıza gireli çok oldu, ama bugün özellikle Corona Virus sürecinde İnsan’ın adaptasyon gücünün herşeyin merkezinde olduğunu görüyoruz. Eşi benzeri görülmemiş bir sağlık krizi, toplumdaki tüm rolleri sınava tabii tutarken zor zamanlarda liderlerin yol gösterici vasıflarına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuluyor.
Mc Kinsey tarafından 22 Nisan’da yayınlanan bir makalede (Purpose: Shifting from Why to How *) çalışan dünyasında yaşanacak ve hızlanacak dönüşüme yatım yapan liderlerin en önemli rolünün yaratıcı düşünme , şirketlerin değer önerilerine ve şirket kültürüne katkı yapmayı desteklemek ve bu doğrultuda ilham vermek olduğunu belirtiyor.
Benzer başka bir makalede ise özellikle Corona döneminde bazı liderlerin başarıyla sergiledikleri duygusal dayanıklılık (resilience) örnek gösterilerek, bu özelliğin şirketlerin kriz anlarında değişim kaslarını nasıl başarıyla çalıştırdıkları anlatılıyor. Nike, LVMH gibi global markaların ihtiyaç anında üretim hatlarını nasıl sağlık sektörüne hizmet edecek şekilde dönüştürebildiklerini gördük.
Ülkemiz de keza benzer güzel örnekler yaşandı.
Tüm bu uygulamaların temelinde yazının başında bahsettiğimiz ‘’Anlam Odaklı Liderlik’’ ve sistem değişikliğini en kapsayıcı şekilde içselleştiren liderler olduğunu düşünüyorum.
İşbirliği Zekası’nın rolü öne çıkacak..
İnsanoğlu’nun tarih boyunca en önemli hayatta kalma yeteneği adaptasyon gücü olurken son çeyrek yüzyıla damga vuran diğer yeteneği de ‘’Bilişsel Olmak’’ diyebiliriz.
Teknoloji ile insan arasında en uyumlu denge bu iki yetenek çapında gelişimlerine bağlı.
PEKİ Yeterli mi?
Günümüzde yaşadığımız sorunları düşündüğümüzde sorunun cevabı Hayır. En az bir o kadar önemli yetenek veya davranış şekli ise ‘’İşbirliği’’
Bu iki güçle donanmış insan kaynağına sahip olan şirketler şimdi yeni bir devrimin eşiğindeler ve bu aslında hep konuştuğumuz Teknoloji veya Endustri 4.0 devrimi değil, bu 21. Yüzyılın son 30 yılına damgasını vuran platform ekonomileri ile birlikte değişen iş modelleri ve Sürdürülebilir Ekonomi Devrimi..
Artık tüm Dünya sadece karlılık hedefleri ile çok uzağa gidilemeyeceğini biliyor ve tüm çaba da bu gidişatı durdurmak üzerine yeniden şekilleniyor.
İnsan artık iş yapış şeklinin merkezine bu farkındalığı koyuyor, koymak zorunda..
Elimizdeki kaynakları tüm PAYDAŞLAR adına ve onlarla BİRLİKTE; teknolojiyi de sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda kullanarak ancak sürdürülebilir ekonomik ve sosyal refaha ulaşabiliriz.
Nilüfer AKTAŞ / Genedos Koop – kurucu ortak
*https://www.mckinsey.com/business-functions/organization/our-insights/purpose-shifting-from-why-to-how?_lrsc=1fea711f-2ff1-4aee-bc9a-870e1cd9c496&cid=other-soc-lke